Gaziantep’te Kriz! Kulüpler Yönetilebiliyor mu?

Bir önceki yazımız olan Yeni Yabancı Kuralının Anadolu Takımlarına Etkisi isimli yazımızda Gaziantep Futbol Kulübünün bu yılki müthiş çıkışından bahsetmiştik.

Yazımızın odak konusu gereği yapılan kaliteli yabancıların kulüplerin başarılarına nasıl etki ettiğini irdelemiştik. Bu sezona bakışımızda da Gaziantep FK’nın uzun süre devam eden yenilmezlik serisini ile üst sıralara yükseldiğini ve yıllar önce Gaziantepspor’un gerçekleştirdiği gibi şampiyonluğa oynayabileceğinden bahsetmiştik.

Ancak bu yazıdan sonra gelişmeler tam tersine seyretti ve maalesef Türk futbolunda sık sık gerçekleşen olaylar zincirinin bir diğer örneğini tekrar yaşadık.

Gaziantep FK’da Ne Oldu?

Gaziantep’in başarılı serisi kadar teknik direktörü Marius Şumudica’nın olayları da gündeme geliyordu. Şumudica başarılı olduğu kadar yerinde duramayan futbol yüzlerinden biri.

Sezon boyunca Şumudica defalarca Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu PFDK’ya sevkedilmiş ve bir seferinde 4 maç ceza olmak üzere pek çok ceza almıştı.

Şumudica’nın Ceza Aldığı PFDK Kararlarından Biri

Kulüpte bardağı taşıran olay ise Şumudica’nın kendisinin başarılı grafiğine rağmen sezon sonu bitecek olan sözleşmesi için kulübün henüz bir adım atmadığını açıklaması oldu.

Üstelik kendisine Arap ülkelerinden cazip teklifler geldiğini ama burada mutlu olduğunu ve reddettiğini açıkladı.

Şumudica bu açıklama ile de yetinmedi oyunculara cebinden para verdiğini, başkanın o kadar paran varsa kulübe de ver dediğini de açıkladı. İlgili basın toplantısı gündeme geldi.

Şumudica’nın Olay Yaratan Röportajı

Bu röportaj sonrası kulüp önce Şumudica’ya yeni bir sözleşme teklifi yapıldığını açıkladı fakat Şumudica teklifin komik bir rakam olduğunu söyledi ve ipler koptu.

Birkaç gün sonra oynanan karşılaşmada Gaziantep FK uzun süre sonra ilk kez yenildi. Maç sonrası ise kulüpten gönderildi.

Şumudica’nın Rövanşı Çabuk Oldu

Şumudica’nın işsiz günleri ise çok uzun sürmedi, birkaç gün sonra teknik direktörlük koltuğu boşalan Çaykur Rizespor Şumudica ile anlaştı. Üstelik Rizespor Şumudica ile anlaştıktan sonraki ilk maçını Gaziantep ile oynadı.

Şumudica, yine yapacağını yaptı Rizespor’daki geçici teknik direktöre verdiği taktiklerle Rizespor’un eski takımı Gaziantep FK’yı 3-0 yenmesini sağladı.

Ancak henüz Şumudica’nın Rizespor’la anlaşması resmileşmiş değil.

Sonuç

Gaziantep FK yönetimi kötü bir kriz yönetimi gerçekleştirdi. Çok başarılı bir seri devam ederken, Şumudica ile olan ekonomik anlaşmazlığı bu boyuta getirmemesi gerekiyordu.

Gaziantep daha önceden de yönetimsel sorunlarla boğuştu. Bir dönem yine liderliğe oynayan, ve o dönem acaba şampiyon olur mu denen Gaziantepspor bu testten geçememişti. Daha sonra yaşanan olaylardan sonra Gaziantepspor hızla düşüşe geçti ve bölgesel amatör liglere kadar düştü.

O dönem Gaziantep Büyükşehir Belediyespor olarak ikinci ligde yer alan diğer profesyonel takım Gaziantep FK olarak isimlendirilmiş ve aldığı desteklerle hızla Gaziantepspor’un yerine geçmişti.

Bir diğer deyişle Gaziantep FK, Gaziantep’in futboldaki ikinci şansı diyebiliriz. Maalesef, son günlerde yaşanan bu olaylar Gaziantep FK’nın yaşadığı ilk başarısız yönetim örneği olarak akıllarda kaldı.

Peki Gaziantep’te Ya Da Diğer Şehirlerde Başarı Nasıl Gelir?

Kulüplerimizin başarılı olabilmeleri için, sadece çok iyi tesislere ya da çok iyi bir kadroya sahip olmaları gerekmiyor. Camianın da arkasında durması, kulübün iyi yönetilmesi gerekiyor.

İstanbul’da geçmişi ve taraftarı olmayan bir Başakşehir’in istikrarlı bir şekilde iyi yönetilince şampiyon olabileceğini gördük. Anadolu’da da Bursa ve Trabzon bunu kanıtladı.

Trabzon ve Bursa gibi camialar kenetlendiğinde ve istikrarlı başarılı bir yönetimi olduğunda şampiyon olabiliyorlar. Bu sadece bu iki şehir için geçerli değil. Ciddi bir taraftar desteği olan, şehir ekonomisi güçlü pek çok şehir aynı başarıyı yakalayabilir. Gaziantep kuşkusuz bu şehirler arasında belki de ilk sırada.

Bursa ve Trabzon’un yaptığını Adana, Kayseri, Konya, Eskişehir, Samsun, Kocaeli, Sakarya, Antalya ve elbette Gaziantep’in yapamaması için bir sebep yok.

Reçete aslında çok basit. Öncelikle camialar kulübü yönetebilecek bir istikrar sağlayabilecek, ticareti iyi bilen kulübü seven bir yönetim seçecekler. Burada şehirlerin ekonomik büyüklükleri önemli. Yukarıda saydığım şehirlerde mutlaka şehrin yerlisi olan bu görevi başarıyla yapabilecek patronlar var.

Devlet tesis eksikliklerini de hızla tamamladı. Artık bu şehirlerin hepsinde çok iyi stadyumlar var. Kulüp tesisleri az çok herkeste var. Her ne kadar pandemi etkisi olsa da hepsinin belli bir taraftarı var. Ki başarı geldikçe tüm şehri arkasına almaları da zor değil.

Yeni Yabancı Kuralının Anadolu Takımlarında Kadro Mühendisliği’ne Etkisi Ne Oldu?

2015 Yabancı sayısının arttırılması ile Türkiye Ligi az sayıdaki kaliteli yerli oyuncularla dönen, arz-talep dengesinde arzın düşük talebin yüksek olması sebebiyle oyuncuların parası olan kulüplerde toplandığı bir lig olmaktan uzaklaşmaya başladı.

Yeni sistem son birkaç sezondur hissedilmeye başlandı. Kulüplerin bütçelerinde adeta birer kara delik olan pahalı ama işe yaramayan yerli futbolcular, sözleşmelerinin bitişleri ile kapasitelerine uygun şekilde birer birer alt liglere düşmeye başladılar.

Yeni Sistem Sadece Yerli Değil Yabancıları da Düzene Soktu

Yabancı futbolcuları ise transfer ettirip kulübe ve tribüne hapseden sistem de ortadan kalkınca kulüpler yabancı futbolculardan da daha iyi verim almaya başladılar. Çoğu kulüp transfer ettiği isabetsiz yabancı futbolcuların esiri olmaktan kurtuldu. Çünkü artık yeteri kadar oyuncu transfer edebiliyor, içinde tutmayan transferler varsa da rahatlıkla kadro dışı kalabiliyordu.

Bu kuralla birlikte Anadolu takımları eskiden büyüklerden yoğun talep geldiği için ellerinde tutamadıkları yerli oyuncuları artık tutabiliyorlar. Milli takım kadrosunda da bunun etkisini görebiliyoruz. Eskiden Anadolu milli takıma oyuncu vermekte zorlanır, verdiğinde de oyuncuyu büyük takıma kaybederken artık bu oyuncular kulüpte kalabiliyorlar. Böylece Anadolu’da kaliteli yerli oyuncu havuzları kurulabiliyor.

Diğer taraftan da yabancı kuralı ile düşük maliyetli yabancı transferlere kapıyı açtı. Anadolu takımları artık adı büyüklerle anılan isimleri kadrolarına katabiliyorlar. Tabi bunda son birkaç yıldır Anadolu’ya gitmiş Eto’o gibi marka isimlerin de payı var.

Böylece Anadolu takımları hem yerli hem yabancı oyuncular konusunda daha üst düzey kadrolara sahip oldular. Elbette bu durum lig tablosuna da yansıdı.

Eski Sistemden Sonra Süper Lig Tablosu Nasıl Değişti

Eski sistemin son sezonu 2014-2015’de Ligin ilk altı sırası Dört büyükler, Başakşehir ve Bursaspor’dan oluşuyordu ve 6. ile 7. takım arasında tam 10 puan vardı.

Kuralın uygulandığı ilk sezon olan 2015/16’da Konyaspor ligi 3. olarak bitirdi. Galatasaray ancak 6. olabildi 7. ile puan farkı sadece birdi.

Bir sonraki sezon ise üç büyükler ve Başakşehir ilk dördü paylaşırken bir üstündeki takımdan sadece 6 puan geri kalan Antalyaspor ligi beşinci olarak bitirdi.

2017-2018 de ise 6. sıradaki Göztepe sadece 5 puan geride kalmıştı.

2018-19’da Malatyaspor 5. olurken, 7. Antalyaspor ile ligi 6. sırada bitiren Fenerbahçe arasında sadece bir puan vardı.

Geçtiğimiz sezon olan 2019-20’de ise bir ilki gördük ve Başakşehir yıllar süren zirve mücadelesinde ilk kez ipi şampiyon olarak göğüsledi. Sivasspor 4. Alanyaspor ise 5. olarak ligi 6. Galatasaray ve 7. Fenerbahçe’nin önünde bitirdiler. Fenerbahçe ile 8. Gaziantep FK arasında ise sadece 7 puanlık bir fark vardı.

Bu Sezonki Durum

Bu sezonun yaklaşık üçte biri geride kalırken üst grupta Alanyaspor ve Gaziantep yer alıyor. Bir maçı eksik Gaziantep FK, kazanırsa liderliğe yükselecek.

Bu sefer ligde beşli bir grup var. Grubun sonuncusu Beşiktaş ile Karagümrük arasında puan farkı an itibariyle 4.

Ligin ne olacağı konusunda elbette bir tahminde bulunmak güç. Pandemi koşullarında kulüpler çok farklı etkenlerden etkileniyorlar. Ligin ilk bölümünde Alanyaspor yükselişteyken son haftalarda üst üste puan kayıpları yaşıyorlar. Diğer yandan Gaziantep FK ise, ilk haftaki Galatasaray yenilgisinden sonra hiç yenilmedi ve dahası ilk haftalarda aldığı beraberlikler sonrası 9 kişi kaldığı Malatyaspor maçı hariç tüm maçlarını kazanarak geliyor. Belki de ligin yeni şampiyonu kaliteli yabancılara, Mirallas gibi yıldıza ve çok iyi bir teknik zekaya sahip olan Gaziantep FK olacak.

Sonuç

Özetle mevcut yabancı kuralının etkilerini son birkaç yıldır ancak görüyoruz. Takımların eski sistemin artıkları olan uzun kontratlı transferlerinden kurtulmaları birkaç sezon önce ancak gerçekleşti.

Yabancı sayısının artmış olması ve daha önemlisi sahada yabancı kısıtlaması olmaması kulüplerin elini rahatlattı. Kulüpler artık yerli oyuncuları kaybetme korkusu da yaşamıyorlar. Eskiden bazı pozisyonlarda oyuncu bulmak zorlaşıyordu. Başka pozisyondan devşirme oyuncuları sıklıkla görüyorduk.

Gerek büyükler gerekse de Anadolu takımları daha eşit şartlarda sahada olabiliyorlar artık. İyi futbolcularını kadroda tutabiliyorlar. Dahası sadece Türk pasaportu olduğundan oynayan yetersiz futbolcular olmaları gereken seviyeye geri döndüler. Kimi süper lig’de tutunabildi, kimi de alt liglere gitti. Hatta yine üst klasmanda oynayabilmek adına orta düzey Avrupa Ligleri’ne ya da takımlarına gidenler bile oldu.

Süper Ligde İstanbul Futbolu Hegemonyası Tarihi

Gelenesel Türk Futbolu döneminde Türk Futbolu demek neredeyse İstanbul Futbolu ve biraz da İzmir Futbolu demekti.

Bu sebeple 1960’lara kadar mahalli ligler oynanmaya devam etti. Çünkü profesyonel futbol ülke çapına yayılmamıştı.

1960’larda ulusal profesyonel liglerin kurulmasıyla her ilde amatör takımlar birleştirilerek şehirlerde profesyonel kulüpler kurulmaya başlandı.

İlk Yıllarda Ligin Yarısı İstanbul’da Kalan Yarısı Ankara ve İzmir’de İdi

1959-60 Sezonunda o zamanki adıyla Milli Lig’de 20 takım vardı. 20 takımın 10’u İstanbul, Ankara ve İzmir’in ise 5’er takımı vardı. İstanbul’daki takımların ise Fenerbahçe ve Beykoz hariç tümü Avrupa Yakası takımları idi.

1962’de lig 22 takımlı ve iki gruplu oynandı. Bu yıl İstanbul 11 takımla tarihi zirvesine ulaşırken Ankara 6, İzmir ise 5 takıma sahipti.

Sonraki birkaç yılda takım sayısının 16’ya inmesiyle takım kaybeden şehir İstanbul oldu. Ankara ve İzmir takım sayısını korurken İstanbul futbolu ortalama 6 takıma kadar indi. Bu dönemde Beykozspor da artık 1. Lig’de değildi. Anadolu Yakası sadece Fenerbahçe tarafından temsil edilmeye başlanmıştı.

Anadolu Futbolu Keşfediyor

1966’da Eskişehirspor ve Mersin 1. Lig’e yükseldi. İlk kez iki Anadolu Takımı vardı. Bir sonraki yıl Bursaspor, sonraki yıl da Samsunspor bu gruba eklendi. Ancak bu dönemde takım kaybetme sırası Ankara ve İzmir’e gelmişti. İstanbul, Ankara ve İzmir şehirleri sırasıyla 5,4 ve 3 takıma sahiptiler.

1970’ler: Ankara’nın Futboldan Uzaklaşması, Karadeniz’in Yükselişi ve İstanbul’da Sadece Üç Büyüklerin Kalması

1971’de Ankara ilk kez tek takıma düşmüştü. 1976 ise Ankara’nın 1. Lig’de takımı kalmamış, İstanbul’da ise sadece üç büyükler kalırken İzmir’de de iki takım kalmıştı. Bu sezon 6 takımla Karadeniz ve 3 takımla Çukurova futbolda büyük atılım yapmıştı. Zaten Trabzonspor’un da 4. büyüklüğünü ilan ettiği yıllara gelmiştik.

1983: İzmir’in Futboldan Uzaklaşması, İstanbul Takımları Geri Dönüyor

1983’e geldiğimizde ise İstanbul Futbolu tekrar kıpırdanmış Sarıyer ve Karagümrük tekrar 1. Lig’e yükselmişken. İzmir futbolu da Ankara gibi ilk kez 1. Lig’e tümüyle veda etmişti.

1990’da ise büyüyen İstanbul, Avrupa yakası şehir merkezinden uzak iki ilçesi Bakırköy ve Zeytinburnu’nun takımlarını 1. Lig’e taşımıştı.

1996’da İstanbul yine pik yapmış ve 18 takımlı ligde 6 takıma yükselmişti. Bu dönemde İstanbul futbolu yeni bir kavramla tanıştı. Proje takımı. Dönemin öne çıkan iş adamlarından Cem Uzan, İstanbulspor’u satın almış ve sansayonel transferlerle takımı üst sıralara taşımayı başarmıştı.

Ancak İstanbulspor’un 2004’te lige veda etmesiyle bu serüven de sona erdi. İstanbul 2007’de Kasımpaşa’nın, 2008’de de İBB’nin lige yükselmesi ile 5 takıma sahip olmuştu. Her iki takım da birer yıllık aralar hariç ligde kalıcı olurlarken 2020’de Karagümrük kulübü de Süper lig’e yükseldi. Böylece İstanbul 1996’dan sonra ilk kez 6 takıma yükselmiş oldu.

2000’ler: Şehir Takımlarından İlçe Takımlarına

Bu dönemde artık sadece şehir takımları değil; Trabzon’un Akçaabat, Manisa’nın Akhisar ve Antalya’nın Alanya gibi ilçelerinin takımları da üst ligde mücadele etmeye başlamışlardı.

2020: İstanbul’un 4. Şampiyonu Başakşehir

2020 İstanbul Futbolu için bir dönüm noktası oldu. İlk kez üç büyükler harici bir İstanbul takımı Başakşehir şampiyonluğa ulaştı. Böylece diğer takımların da inancı arttı.

2020 sezonunda Başakşehir ligin en kaliteli yerli oyuncu grubuna sahip. Lige henüz çıkan Karagümrük ise menajer Süleyman Hurma’nın idaresinde sansayonel transferler yapıyor ve ligde üst sıralardalar. Kasımpaşa da zaman zaman iyi kadrolar kursa da kadro istikrarının koruyamıyor ve orta sıralarla orta-üst sıralar arası dolaşıyor.

2021-2022’de 7. İstanbul Takımı Gelebilir

2020’de 1. Lig’e baktığımızda ise 2020 sonu itibariyle üç İstanbul takımı yer alıyor. Bu takımların ikisi Anadolu Yakası’nda: Ümraniyespor ve Tuzlaspor. Diğer takım ise Süper Lig’in eskilerinden İstanbulspor.

Tuzlaspor da üç büyükler harici diğer tüm İstanbul takımları gibi bir proje takımı. Bir iş adamı tarafından alınan Tuzlaspor halen ligde lider ve büyük ihtimalle Anadolu yakasının temsili Fenerbahçe ile paylaşmaya hazırlanıyor.

2020-2021 Süper Lig’in şu ana kadarki bölümüne göre İstanbul takımlarının yine ligde kalması büyük bir ihtimal. Bu durumda Üç Büyükler, Başakşehir, Kasımpaşa ve Karagümrük’ten sonra 7. İstanbul takımı olarak Tuzlaspor’u ligde görebiliriz.

2020 Türkiye Grand Prix’i Böyle Geçti

Alpha Tauri’nin İstanbul Tanıtım Çekiminden Bir Kare – Arnavutköy – İstanbul

Covid-19 Pandemisinin ardından Formula 1 takvimindeki pek çok yarışın iptal edilmesi sebebiyle sıradışı bir sezon geçiren Formula 1’in en sıradışı yarışına İstanbul Park ev sahipliği yaptı.

Daha antrenman turlarından itibaren çok farklı bir yarış izledik. İstanbul’daki son yarış 2011’den beri Formula 1 özlemi çeken İstanbul Park, 9 yıl aradan sonra yeniden başlamak için pist ve tüm tesisleri elden geçirmişti. Bu yenilemelerde de en büyük çalışma pist asfaltının yenilenmesi oldu.

Asfalt Değişimi Yarışın Akışını Değiştirdi

FIA yarış takvime kabul edilmeden önce pisti incelemiş ve birkaç tamirat ile pistin hazır olacağını belirtmişti ancak pist yönetimi asfaltın yenilenmesine karar verdi. Pisti yenilenen tek Grand Prix ise İstanbul değildi. Sadece üç hafta önce yapılan Portekiz Grand Prixi’ndeki pistin de asfaltı aynı şekilde yenilenmişti.

Pistin mimarı Helmann Tilke’nin ekibinin desteği ve direktifleri ile yenilenen asfalt ise yarışa damga vurdu. Yeni asfalt üzerinde daha önce kauçuk birikmediği için yol tutuş problemleri yaşanmasına sebep oldu.

Ancak yol tutuşu için tek faktör asfaltın üzerinde kauçuk birikmesi değildi. Formula 1 takipçilerinin bildiği gibi yarışlar kışın değil yaz aylarında yapılır. Hava sıcaklığının yükselmesi ise hem asfalt hem de araç lastikleri ısınarak yapışır ve yol tutuşu sağlar. Daha önceki İstanbul yarışları da bu durum gözetilerek bahar ve yaz aylarında düzenlenmişti. Tabii pandemi koşulları yarışın bu dönemde yapılmasına sebep oldu. Bu durum da pistte yaşanan sorunlardan biri idi.

Bir diğer konu ise lastik üreticisi Pirelli’nin yeni asfaltı hesaba katmaması oldu. Buna benzer bir durum 2005’te sadece 6 pilotun bitirebildiği ABD Grand Prix’inde yaşanmış, ve belkide dönemin lastik tedarikçisi Michelin’in F1’e veda etmesinde rol oynamıştı.

Elbette bu durumlar FIA tarafından da tahmin edilebilecek durumlardı.

Son Yılların En Heyecanlı Formula 1 Yarışı

Bu olağanüstü durumdan ise Formula 1 yayıncıları ve seyirciler mutlu. Yıllardır kaybolan Formula1 heyecanı bu yarış ile geri döndü. Tek konuşulanın Mercedes’in hegemonyası ve Ferrari’nin büyük düşüşü iken bu yarışta çok farklı konular gündeme geldi.

Öncelikle ilk antrenman turlarından itibaren pilotlar adeta drift yarışına katılmış gibi kontralar ve spinler atarak pistte kalma savaşı verdiler. Çoğu pilot antrenman turlarında doğru düzgün derece alacak tur atamadı.

Bu durum takım stratejilerine ve mekaniklere büyük bir görev yükledi, pilotaj ve hızlı araçlar geride kaldı. Böylece kısa adı BWT olan Best Water Technology adına nazire yaparcasına antrenman ve sıralama turlarında gösterdiği performans ile tarihinde ilk kez pole pozisyonu ve üçüncü sırada yarışa başlama hakkı elde etti.

Yarışın Özeti

Pazar günkü 58 turluk “büyük yarış” ise pilotların temkinli startı ile başladı. Pist yarış öncesinde yağan yağmur ile ıslak başladı ve önceki iki güne benzer görüntüleri izledik. İlk viraj her yıl olduğu gibi olaylı geçildi ve iki pilotun spin attığını gördük. Yavaş başlayan yarış ise pistin 20 pilotun peş peşe tur atmasıyla kurumaya başladı.

Fakat Best Water Technology takımı süper gücü olan suyu pist üstünde kaybettikçe gerilere düşmeye başladı. Antrenman ve sıralamada ortalarda olmayan Luis Hamilton ise zemin kurudukça yükseldi ve yarışı ilk sırada bitirirerek Formula 1 efsanesi Michael Schumacher’in 7 kez şampiyon rekorunu kırdı.

Yarışın son turlarında ise yağmur tehlikesi tekrar ortaya çıkınca bir başka Hamilton pite girerek tekrar yağmur lastiklerine geçmeyi düşündü ancak risk alarak bundan caydı.

Yarışta Günün Kazananı Hamilton

Sonuç olarak sadece bu sezonun değil son yılların en çok konuşulan yarışı oldu. Hamilton şampiyon olarak rekoru kırdı ve kariyerinde önemli bir başarıyı İstanbul’da elde etti.

Son virajda bile podyum savaşı yıllarca hatırlanacak bir son oldu. BWT’nin sürprizi Perez ikinciliği elde ederken Ferrari uzun süre sonra Vettel ile podyuma çıktı.

İstanbul Park ise yıllar sonra gelen yarış imkanını iyi değerlendirdi. Formula 1 dışı çevrelerin asfaltla ilgili eleştirileri olsa da Formula 1 dünyası için unutulmaz bir yarış oldu.

Gelecek yılın takvimi Nisan ayındaki Vietnam yarışı dışında açıklandı. Nisan ayındaki yarış için Türkiye dışında Almanya ve Portekiz de yarışıyor. 2020 Grand Prixi’ndeki heyecan ile İstanbul bir adım öne çıktı diyebiliriz.

2021 İstanbul Grand Prix’inde Görüşmek Üzere…

Yeni Sezona Başlayamayış

UEFA karşılaşmalarının başlamasıyla takımlarımız UEFA’da ön eleme turlarında yine hayal kırıklığı yaratan sonuçlar almaya başladılar.

Türk futbolunun en büyük sorunlarından biri yine sezon başı hazırlığı konusundaki sıkıntılar. “Kervan yolda düzelir” atasözüne nazire yapan kulüplerimiz yine sezona hazırlığı sezon içine bıraktılar. Üstelik normalden daha uzun bir sezon söz konusu olunca hazırlığı sezona bırakma işi daha da katmerlendi.

Ligin ilk üç haftasına bakalım, lige yeni gelen üç takım Karagümrük, Hatayspor ve Erzurumspor bu durumu fırsata çevirdiler ve – Erzurumspor hariç – yenilgisiz yola devam ediyorlar.

Bu kulüplerin dışında iki Antalya temsilcisi de sezona iyi giriş yaptı. Her iki takımın da yönetimi yakın zamanda çok başarılı yönetim hamleleri yapıyorlar. Bunu da puan tablosuna yansıttılar.

Bu takımların arasındaki bir diğer takım ise Galatasaray. Galatasaray da geçen sezon korona sonrasındaki büyük düşüşü yaptığı büyük bir transfer ile kapatmayı düşünmüştü: Scott Piri.

Kondisyoner Scott Piri daha önce gerek milli takım gerekse de Galatasaray’da takıma kattıkları ile başarıları beraberinde getirmişti. Yine onun takıma katkılarını görüyoruz.

Zirvede Kalmak Zirveye Çıkmaktan Zordur

Madalyonun olumlu tarafı böyleyken, diğer tarafında da ilginç görüntüler var. Geçen sene şampiyonluğu göğüsledikten sonra serbest düşüşe geçen Başakşehir, ilk üç haftada sıfır puan çekti. Üstelik Başakşehir diğer kulüplere göre sadece hazırlık aşamasında değil mental olarak da hazır olmadığını gösterdi.

Başakşehir, son birkaç sezondur şampiyon olamamayı öğrene öğrene şampiyon olmayı keşfetti. Şimdi başka bir düzeye geçtiler ve iş şampiyonluk sonrasını yönetmeye geldi. Şampiyon olduktan sonra işlerin daha zor olduğunu geçmiş şampiyonlara bakarak anlayabiliriz. Tek bir yılın şampiyonlukları ile 2-3-4 yıl üst üste gelen şampiyonluklar farklı.

Büyüklerin Durumu

Başakşehir, şampiyonluk sonrasına alışmaya çalışırken büyükler ise finansal zorluklarla yaşamak zorunda olduklarının farkına vardılar. Aslında son birkaç yıldır bunu biliyorlardı ama bu durum bu sezon itibariyle yüzlerine çarptı. Elbette TFF’nin getirdiği harcama limiti konusu ile zor yoldan bunu yapmak zorunda kaldılar.

Kulüpler o kadar zor bir duruma düştüler ki, geçen yıl yedek bile düşünülmeyen oyuncularla sahaya çıkmak zorunda kaldılar.

Geçen yılın şampiyonluğu kaçıran Trabzonspor’u hala en pahalı iki futbolcuya sahip olsa da kadrosunu ve teknik heyetinde kayıplar verdi. Geçen sezona damga vuran Sorloth olaylı bir şekilde transfer olurken, kritik oyuncularını da Fenerbahçe’ye kaptırdılar. Avrupadan men cezası alan Trabzonspor, lige de tatsız bir şekilde başladı.

Beşiktaş da kadro bakımından büyük bir darbe yedi. Birçok önemli futbolcuyu finansal küçülme kapsamında göndermek zorunda kaldılar. Transferler konusunda da taraflı tarafsız herkeste soru işareti yaratan hamleler oldu. En son çare olarak ise sakatlık problemi olan bu durumu sözleşmesine de yansıyan eski forvetlerini transfer edebildiler.

Fenerbahçe ise borç yapılandırmasındaki çözümsüzlük durumundan ötürü transfer bile yapamaz durumda iken bu sorunu diğer kulüpler gibi anlaşma yolu çözdü, iki oyunucusunu bonservis elde ederek sattı. Ancak çok sayıda transfer yapması kadro dengelerini oldukça olumsuz etkiledi. Görünen o ki bu takımın oturması da zaman alacak.

Reklam