Süper Ligde İstanbul Futbolu Hegemonyası Tarihi

Gelenesel Türk Futbolu döneminde Türk Futbolu demek neredeyse İstanbul Futbolu ve biraz da İzmir Futbolu demekti.

Bu sebeple 1960’lara kadar mahalli ligler oynanmaya devam etti. Çünkü profesyonel futbol ülke çapına yayılmamıştı.

1960’larda ulusal profesyonel liglerin kurulmasıyla her ilde amatör takımlar birleştirilerek şehirlerde profesyonel kulüpler kurulmaya başlandı.

İlk Yıllarda Ligin Yarısı İstanbul’da Kalan Yarısı Ankara ve İzmir’de İdi

1959-60 Sezonunda o zamanki adıyla Milli Lig’de 20 takım vardı. 20 takımın 10’u İstanbul, Ankara ve İzmir’in ise 5’er takımı vardı. İstanbul’daki takımların ise Fenerbahçe ve Beykoz hariç tümü Avrupa Yakası takımları idi.

1962’de lig 22 takımlı ve iki gruplu oynandı. Bu yıl İstanbul 11 takımla tarihi zirvesine ulaşırken Ankara 6, İzmir ise 5 takıma sahipti.

Sonraki birkaç yılda takım sayısının 16’ya inmesiyle takım kaybeden şehir İstanbul oldu. Ankara ve İzmir takım sayısını korurken İstanbul futbolu ortalama 6 takıma kadar indi. Bu dönemde Beykozspor da artık 1. Lig’de değildi. Anadolu Yakası sadece Fenerbahçe tarafından temsil edilmeye başlanmıştı.

Anadolu Futbolu Keşfediyor

1966’da Eskişehirspor ve Mersin 1. Lig’e yükseldi. İlk kez iki Anadolu Takımı vardı. Bir sonraki yıl Bursaspor, sonraki yıl da Samsunspor bu gruba eklendi. Ancak bu dönemde takım kaybetme sırası Ankara ve İzmir’e gelmişti. İstanbul, Ankara ve İzmir şehirleri sırasıyla 5,4 ve 3 takıma sahiptiler.

1970’ler: Ankara’nın Futboldan Uzaklaşması, Karadeniz’in Yükselişi ve İstanbul’da Sadece Üç Büyüklerin Kalması

1971’de Ankara ilk kez tek takıma düşmüştü. 1976 ise Ankara’nın 1. Lig’de takımı kalmamış, İstanbul’da ise sadece üç büyükler kalırken İzmir’de de iki takım kalmıştı. Bu sezon 6 takımla Karadeniz ve 3 takımla Çukurova futbolda büyük atılım yapmıştı. Zaten Trabzonspor’un da 4. büyüklüğünü ilan ettiği yıllara gelmiştik.

1983: İzmir’in Futboldan Uzaklaşması, İstanbul Takımları Geri Dönüyor

1983’e geldiğimizde ise İstanbul Futbolu tekrar kıpırdanmış Sarıyer ve Karagümrük tekrar 1. Lig’e yükselmişken. İzmir futbolu da Ankara gibi ilk kez 1. Lig’e tümüyle veda etmişti.

1990’da ise büyüyen İstanbul, Avrupa yakası şehir merkezinden uzak iki ilçesi Bakırköy ve Zeytinburnu’nun takımlarını 1. Lig’e taşımıştı.

1996’da İstanbul yine pik yapmış ve 18 takımlı ligde 6 takıma yükselmişti. Bu dönemde İstanbul futbolu yeni bir kavramla tanıştı. Proje takımı. Dönemin öne çıkan iş adamlarından Cem Uzan, İstanbulspor’u satın almış ve sansayonel transferlerle takımı üst sıralara taşımayı başarmıştı.

Ancak İstanbulspor’un 2004’te lige veda etmesiyle bu serüven de sona erdi. İstanbul 2007’de Kasımpaşa’nın, 2008’de de İBB’nin lige yükselmesi ile 5 takıma sahip olmuştu. Her iki takım da birer yıllık aralar hariç ligde kalıcı olurlarken 2020’de Karagümrük kulübü de Süper lig’e yükseldi. Böylece İstanbul 1996’dan sonra ilk kez 6 takıma yükselmiş oldu.

2000’ler: Şehir Takımlarından İlçe Takımlarına

Bu dönemde artık sadece şehir takımları değil; Trabzon’un Akçaabat, Manisa’nın Akhisar ve Antalya’nın Alanya gibi ilçelerinin takımları da üst ligde mücadele etmeye başlamışlardı.

2020: İstanbul’un 4. Şampiyonu Başakşehir

2020 İstanbul Futbolu için bir dönüm noktası oldu. İlk kez üç büyükler harici bir İstanbul takımı Başakşehir şampiyonluğa ulaştı. Böylece diğer takımların da inancı arttı.

2020 sezonunda Başakşehir ligin en kaliteli yerli oyuncu grubuna sahip. Lige henüz çıkan Karagümrük ise menajer Süleyman Hurma’nın idaresinde sansayonel transferler yapıyor ve ligde üst sıralardalar. Kasımpaşa da zaman zaman iyi kadrolar kursa da kadro istikrarının koruyamıyor ve orta sıralarla orta-üst sıralar arası dolaşıyor.

2021-2022’de 7. İstanbul Takımı Gelebilir

2020’de 1. Lig’e baktığımızda ise 2020 sonu itibariyle üç İstanbul takımı yer alıyor. Bu takımların ikisi Anadolu Yakası’nda: Ümraniyespor ve Tuzlaspor. Diğer takım ise Süper Lig’in eskilerinden İstanbulspor.

Tuzlaspor da üç büyükler harici diğer tüm İstanbul takımları gibi bir proje takımı. Bir iş adamı tarafından alınan Tuzlaspor halen ligde lider ve büyük ihtimalle Anadolu yakasının temsili Fenerbahçe ile paylaşmaya hazırlanıyor.

2020-2021 Süper Lig’in şu ana kadarki bölümüne göre İstanbul takımlarının yine ligde kalması büyük bir ihtimal. Bu durumda Üç Büyükler, Başakşehir, Kasımpaşa ve Karagümrük’ten sonra 7. İstanbul takımı olarak Tuzlaspor’u ligde görebiliriz.

2020 Türkiye Grand Prix’i Böyle Geçti

Alpha Tauri’nin İstanbul Tanıtım Çekiminden Bir Kare – Arnavutköy – İstanbul

Covid-19 Pandemisinin ardından Formula 1 takvimindeki pek çok yarışın iptal edilmesi sebebiyle sıradışı bir sezon geçiren Formula 1’in en sıradışı yarışına İstanbul Park ev sahipliği yaptı.

Daha antrenman turlarından itibaren çok farklı bir yarış izledik. İstanbul’daki son yarış 2011’den beri Formula 1 özlemi çeken İstanbul Park, 9 yıl aradan sonra yeniden başlamak için pist ve tüm tesisleri elden geçirmişti. Bu yenilemelerde de en büyük çalışma pist asfaltının yenilenmesi oldu.

Asfalt Değişimi Yarışın Akışını Değiştirdi

FIA yarış takvime kabul edilmeden önce pisti incelemiş ve birkaç tamirat ile pistin hazır olacağını belirtmişti ancak pist yönetimi asfaltın yenilenmesine karar verdi. Pisti yenilenen tek Grand Prix ise İstanbul değildi. Sadece üç hafta önce yapılan Portekiz Grand Prixi’ndeki pistin de asfaltı aynı şekilde yenilenmişti.

Pistin mimarı Helmann Tilke’nin ekibinin desteği ve direktifleri ile yenilenen asfalt ise yarışa damga vurdu. Yeni asfalt üzerinde daha önce kauçuk birikmediği için yol tutuş problemleri yaşanmasına sebep oldu.

Ancak yol tutuşu için tek faktör asfaltın üzerinde kauçuk birikmesi değildi. Formula 1 takipçilerinin bildiği gibi yarışlar kışın değil yaz aylarında yapılır. Hava sıcaklığının yükselmesi ise hem asfalt hem de araç lastikleri ısınarak yapışır ve yol tutuşu sağlar. Daha önceki İstanbul yarışları da bu durum gözetilerek bahar ve yaz aylarında düzenlenmişti. Tabii pandemi koşulları yarışın bu dönemde yapılmasına sebep oldu. Bu durum da pistte yaşanan sorunlardan biri idi.

Bir diğer konu ise lastik üreticisi Pirelli’nin yeni asfaltı hesaba katmaması oldu. Buna benzer bir durum 2005’te sadece 6 pilotun bitirebildiği ABD Grand Prix’inde yaşanmış, ve belkide dönemin lastik tedarikçisi Michelin’in F1’e veda etmesinde rol oynamıştı.

Elbette bu durumlar FIA tarafından da tahmin edilebilecek durumlardı.

Son Yılların En Heyecanlı Formula 1 Yarışı

Bu olağanüstü durumdan ise Formula 1 yayıncıları ve seyirciler mutlu. Yıllardır kaybolan Formula1 heyecanı bu yarış ile geri döndü. Tek konuşulanın Mercedes’in hegemonyası ve Ferrari’nin büyük düşüşü iken bu yarışta çok farklı konular gündeme geldi.

Öncelikle ilk antrenman turlarından itibaren pilotlar adeta drift yarışına katılmış gibi kontralar ve spinler atarak pistte kalma savaşı verdiler. Çoğu pilot antrenman turlarında doğru düzgün derece alacak tur atamadı.

Bu durum takım stratejilerine ve mekaniklere büyük bir görev yükledi, pilotaj ve hızlı araçlar geride kaldı. Böylece kısa adı BWT olan Best Water Technology adına nazire yaparcasına antrenman ve sıralama turlarında gösterdiği performans ile tarihinde ilk kez pole pozisyonu ve üçüncü sırada yarışa başlama hakkı elde etti.

Yarışın Özeti

Pazar günkü 58 turluk “büyük yarış” ise pilotların temkinli startı ile başladı. Pist yarış öncesinde yağan yağmur ile ıslak başladı ve önceki iki güne benzer görüntüleri izledik. İlk viraj her yıl olduğu gibi olaylı geçildi ve iki pilotun spin attığını gördük. Yavaş başlayan yarış ise pistin 20 pilotun peş peşe tur atmasıyla kurumaya başladı.

Fakat Best Water Technology takımı süper gücü olan suyu pist üstünde kaybettikçe gerilere düşmeye başladı. Antrenman ve sıralamada ortalarda olmayan Luis Hamilton ise zemin kurudukça yükseldi ve yarışı ilk sırada bitirirerek Formula 1 efsanesi Michael Schumacher’in 7 kez şampiyon rekorunu kırdı.

Yarışın son turlarında ise yağmur tehlikesi tekrar ortaya çıkınca bir başka Hamilton pite girerek tekrar yağmur lastiklerine geçmeyi düşündü ancak risk alarak bundan caydı.

Yarışta Günün Kazananı Hamilton

Sonuç olarak sadece bu sezonun değil son yılların en çok konuşulan yarışı oldu. Hamilton şampiyon olarak rekoru kırdı ve kariyerinde önemli bir başarıyı İstanbul’da elde etti.

Son virajda bile podyum savaşı yıllarca hatırlanacak bir son oldu. BWT’nin sürprizi Perez ikinciliği elde ederken Ferrari uzun süre sonra Vettel ile podyuma çıktı.

İstanbul Park ise yıllar sonra gelen yarış imkanını iyi değerlendirdi. Formula 1 dışı çevrelerin asfaltla ilgili eleştirileri olsa da Formula 1 dünyası için unutulmaz bir yarış oldu.

Gelecek yılın takvimi Nisan ayındaki Vietnam yarışı dışında açıklandı. Nisan ayındaki yarış için Türkiye dışında Almanya ve Portekiz de yarışıyor. 2020 Grand Prixi’ndeki heyecan ile İstanbul bir adım öne çıktı diyebiliriz.

2021 İstanbul Grand Prix’inde Görüşmek Üzere…

Yeni Sezona Başlayamayış

UEFA karşılaşmalarının başlamasıyla takımlarımız UEFA’da ön eleme turlarında yine hayal kırıklığı yaratan sonuçlar almaya başladılar.

Türk futbolunun en büyük sorunlarından biri yine sezon başı hazırlığı konusundaki sıkıntılar. “Kervan yolda düzelir” atasözüne nazire yapan kulüplerimiz yine sezona hazırlığı sezon içine bıraktılar. Üstelik normalden daha uzun bir sezon söz konusu olunca hazırlığı sezona bırakma işi daha da katmerlendi.

Ligin ilk üç haftasına bakalım, lige yeni gelen üç takım Karagümrük, Hatayspor ve Erzurumspor bu durumu fırsata çevirdiler ve – Erzurumspor hariç – yenilgisiz yola devam ediyorlar.

Bu kulüplerin dışında iki Antalya temsilcisi de sezona iyi giriş yaptı. Her iki takımın da yönetimi yakın zamanda çok başarılı yönetim hamleleri yapıyorlar. Bunu da puan tablosuna yansıttılar.

Bu takımların arasındaki bir diğer takım ise Galatasaray. Galatasaray da geçen sezon korona sonrasındaki büyük düşüşü yaptığı büyük bir transfer ile kapatmayı düşünmüştü: Scott Piri.

Kondisyoner Scott Piri daha önce gerek milli takım gerekse de Galatasaray’da takıma kattıkları ile başarıları beraberinde getirmişti. Yine onun takıma katkılarını görüyoruz.

Zirvede Kalmak Zirveye Çıkmaktan Zordur

Madalyonun olumlu tarafı böyleyken, diğer tarafında da ilginç görüntüler var. Geçen sene şampiyonluğu göğüsledikten sonra serbest düşüşe geçen Başakşehir, ilk üç haftada sıfır puan çekti. Üstelik Başakşehir diğer kulüplere göre sadece hazırlık aşamasında değil mental olarak da hazır olmadığını gösterdi.

Başakşehir, son birkaç sezondur şampiyon olamamayı öğrene öğrene şampiyon olmayı keşfetti. Şimdi başka bir düzeye geçtiler ve iş şampiyonluk sonrasını yönetmeye geldi. Şampiyon olduktan sonra işlerin daha zor olduğunu geçmiş şampiyonlara bakarak anlayabiliriz. Tek bir yılın şampiyonlukları ile 2-3-4 yıl üst üste gelen şampiyonluklar farklı.

Büyüklerin Durumu

Başakşehir, şampiyonluk sonrasına alışmaya çalışırken büyükler ise finansal zorluklarla yaşamak zorunda olduklarının farkına vardılar. Aslında son birkaç yıldır bunu biliyorlardı ama bu durum bu sezon itibariyle yüzlerine çarptı. Elbette TFF’nin getirdiği harcama limiti konusu ile zor yoldan bunu yapmak zorunda kaldılar.

Kulüpler o kadar zor bir duruma düştüler ki, geçen yıl yedek bile düşünülmeyen oyuncularla sahaya çıkmak zorunda kaldılar.

Geçen yılın şampiyonluğu kaçıran Trabzonspor’u hala en pahalı iki futbolcuya sahip olsa da kadrosunu ve teknik heyetinde kayıplar verdi. Geçen sezona damga vuran Sorloth olaylı bir şekilde transfer olurken, kritik oyuncularını da Fenerbahçe’ye kaptırdılar. Avrupadan men cezası alan Trabzonspor, lige de tatsız bir şekilde başladı.

Beşiktaş da kadro bakımından büyük bir darbe yedi. Birçok önemli futbolcuyu finansal küçülme kapsamında göndermek zorunda kaldılar. Transferler konusunda da taraflı tarafsız herkeste soru işareti yaratan hamleler oldu. En son çare olarak ise sakatlık problemi olan bu durumu sözleşmesine de yansıyan eski forvetlerini transfer edebildiler.

Fenerbahçe ise borç yapılandırmasındaki çözümsüzlük durumundan ötürü transfer bile yapamaz durumda iken bu sorunu diğer kulüpler gibi anlaşma yolu çözdü, iki oyunucusunu bonservis elde ederek sattı. Ancak çok sayıda transfer yapması kadro dengelerini oldukça olumsuz etkiledi. Görünen o ki bu takımın oturması da zaman alacak.

Türk Futbol Tarihi’nin En İyi 25 Takımı Hangileri?

Türk Futbol Tarihi’nde en başarılı 25 Takım Kim?

25. Sarıyer 1988-1989

Hiç bir kupa kazanmasa da oynadığı oyun ile gönüllerin şampiyonu olan Sarıyer, dört büyükler dışında 20 galibiyet barajını geçen ilk takım oldu.

Sarıyer’de Selçuk Yula, Erdal Keser, Mustafa Yücedağ ve Silva’nın oynadığı hücum hattı ile tam 70 gole ulaşmayı başardılar. Bu takımın bir diğer unutulmaz ismi ise sol bekte oynayan Feridun idi.

24. Adanaspor 1980-1981

1980-1981 sezonu Türk futbolu adına oldukça ilginç bir sezondu. Ligin ilk iki sırasını ilk kez iki Anadolu takımı paylaşmıştı. Hababam sınıfına bile Akdeniz’in en iyi takımı olarak konu olan Adanaspor o sezon ligi şampiyon Trabzonspor’un arkasında bitirmişti.

Sezonun sürprizi olan Adanaspor’un; teknik direktörlük koltuğunda direkt günümüzde spor spikeri olarak hayatına devam eden Gültekin Onay’ın babası Gündüz Tekin Onay yer alıyordu.

Aynı sezon takımın golcüsü Bora tam 15 gol atarak sezonu gol kralı oldu.

23. Denizlispor 2002-2003

Rıza Çalımbay’ın yönettiği ve Mustafa Özkan ve Ersen Martin’in forvet hattında olduğu Denizlispor, 2002-2003’te Avrupa’yı salladı. UEFA Kupası’nda mücadele eden Denizlispor, sırasıyla fransız Lorient, Çek Sparta Prag ve o dönemin önemli takımlarından bir başka Fransız temsilcisi Olimpik Lyon’u eleyen Denizlispor, bir sonraki turda ise Portekiz temsilcisi Porto’ya elendi. Denizlispor’u eleyen Porto’nun teknik direktörü ise o yıl kupayı kaldıracak olan Jose Mourinho idi.

22. Kocaelispor 1992-1993

Güvenç Kurtar’ın Kocaelispor’u 2. Lig’den yeni yükselmiş olmasına rağmen ligde fırtına gibi esti. 15 Hafta ligi lider götüren Kocaelispor’un sonraki haftalarda nefesi kesildi ve ligi ancak dördüncü bitirebildiler.

Forvet hattında Saffet Sancaklı, Ergun ve Bülent üçlüsü takımı taşırken; takımdaki üç Yugoslav kökenli oyuncular Mirkoviç, Kuzmanoviç ve kaleci Ömeroviç de önemli katkılar sağladı.

21. Samsunspor 1985-1987

Tanju Çolak’ın çıkış yaptığı Samsunspor, iki yıl üst üste 1985-1986 ve 1986-1987 sezonlarında şampiyonluk mücadelesi vermişti. Tanju’nun ilk sezon 33 sonraki sezon ise 25 golle gol krallığını kazandığı Samsunspor’da ligi her iki sezon da üçüncü sırada bitirebildi.

20. Trabzonspor 2003-2005

İki sezon üst üste Türkiye Kupası’ını kazanan takım ilk önce Samet Aybaba, sonra Ziya Doğan ve en son Şenol Güneş yönetimindeki takım her iki sezon da ligi ikinci sırada bitirdi.

İleride Fatih Tekke ve Gökdeniz Karadeniz’in iş birliği Fatih Tekke’ye 31 golle gol krallığını getirdi. Bu iki daha sonra başarılarına Karadeniz’in diğer tarafında Rusya Ligi’nde farklı takımlar altında devam ettiler.

19. Fenerbahçe 2003-2005

Christoph Daum yönetiminde üst üste iki şampiyonluk kazanan ve rakiplerini iç sahayı dar eden Fenerbahçe ilk yıl Van Hooijdonk sonraki yıl ise Alex de Souza ile sezona damga vurdu. Üçüncü sezon son haftada kaçan şampiyonluk ile Fenerbahçe üst üste üç şampiyonluk elde etme fırsatını kaçırdı.

Savunmadaki Luciano, orta sahada Marca Aurelio ve Tuncay ve forvette Mert Nobre takımın diğer etkili isimleriydi.

18. Sakaryaspor 1987-1988

Sakaryaspor’un bu takımı Türk futboluna damga vurmuş bir takımdı. Kaleci Engin İpekoğlu uzun süre Fenerbahçe ve Milli Takım’ın kalesini korurken, orta sahada Oğuz Çetin ve forvetteki Aykut Kocaman da Engin ile birlikte Fenerbahçe tarihine geçen diğer iki isim oldular. Takımın bir diğer ismi ise ilk sezonlarını yaşayan Hakan Şükür idi.

Bir sezon önce 2. ligden yükselmiş olmasına rağmen, o yıl Türkiye Kupası’nı rakiplerine büyük üstünlük sağlayarak kazanmışlardı.

Kupanın dördüncü turunda Fenerbahçe’ye 5, çeyrek finalde Beşiktaş’a 4, yarı finalde ise Zonguldakspor’a 5 gol atarak finale çıkan Sakaryaspor; Samsunspor’u devirip kupayı kaldırmıştı.

17. Sivasspor 2007-2009

Bülent Uygun’un yönetiminde iki unutulmaz sezonu yaşayıp ilk sezonda tarihi rekorunu kırarak 73 puana ulaşan Sivasspor, üçlü averaj ile ligi dördüncü sırada bitirebildi. Ertesi yıl son dört haftaya lider giren Sivasspor, kendi evindek Belediyespor yenilgisiyle ligi ikinci sırada bitirmişti.

Mehmet Yıldız’ın hücumda topu saklayıp geriden gelen İsralli oyuncu Pini Balili ve Musa’ya destek verdiği takım ligi sürklase etmişti.

16. Galatasaray 1992-1994

Alman teknik direktör Feldkamp’ın kurduğu ve UEFA kupası’nı kazanan takımın temelini attığı efsane takım. Sezona iki Alman bek Falko ve Stump ile başlayan Cimbom, ileride ise Bursaspor’dan transfer edilen Hakan Şükür ile mücadele etti.

Türkiye’deki dört kupayı da kazanan Galatasaray, UEFA’da ise Frankfurt’u devirdi.

1992-1993’te ligi şampiyon bitiren Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nin tarihinde önemli bir zafer elde etti.

Manchester United’ı o zamanki Şampiyonlar Ligi’nin son 16 turunda eleyip son sekiz takımın kaldığı Şampiyonlar Ligi gruplarına kalan Galatasaray, belki de kupanın statüsünün değişmesini sağladı. Zira UEFA ertesi yıl büyük liglerin şampiyonlarının kupaya direkt katılabilmesine yönelik değişiklik yaptı.

15. Gençlerbirliği 2002-2004

Ersun Yanal’ın Denizlispor ve Ankaragücü’ndeki başarılarından sonra şampiyonluk mücadelesi verip son haftalarda ligi 3. bitirirken 73 golle en golcü takım oldu.

Bir sonrakı yıl UEFA Kupası’nda İtalyan Parma, İngiliz Blackburn Rovers ve Portekiz Sporting Lizbon’u eleyen Gençlerbliriği; İspanyol Valencia’ya boyun eğdi.

İki yıl üst üste Türkiye Kupası’nı kaybeden takımda öne çıkan isimler Ali Tandoğan, Youla, Veysel ve Deniz Barış oldular.

14. Fenerbahçe 1973-1975

Brezilya rüzgarı esen Fenerbahçe’de teknik direktör Didi iki sezon arka arkaya şampiyonluk ipini göğüsledi.

Cemil Turan ve Ziya Şengül isimler öne çıkmıştı.

13. Beşiktaş 2002-2003

Sergen attı Şampiyonluk geldi sözü ile hatırlanan bu takımın en önemli ismi hiç kuşkusuz Sergen Yalçın’dı.

100. yılında derbilerde gol bile yemeden şampiyon yapan isim bir yıl önceki Galatasaray teknik direktörü Romen Mircea Lucescu idi.

Zago, Ronaldo, Pancu, İlhan Mansız ve Ahmet Dursun gibi isimler sezona damgasını vurdu. Takım UEFA Kupası’nda da dört takım eleyerek çeyrek finale kadar yükseldi.

12. Eskişehirspor 1968-1972

Amigo Orhan’ın Es Es Es Ki Ki Ki Es ki Es ki Es ki Es sloganı ile tribünleri coşturduğu Eskişehirspor, dört yılda üç kez ligi ikinci sırada bitiren takım Yugoslav teknik direktör Abdullah Gegiç yönetiminde başarıdan başarıya koştu.

11. Beşiktaş 1965-1967

60’lı yılların unutulmaz Beşiktaş takımı Yugoslav teknik direktör Ljubiša Spajić yönetimindeki takım iki yıl üst üste şampiyonluk ipini göğüsledi. Beşiktaş bu takımdan sonra tam 15 yıl boyunca şampiyonluk özlemi çekecekti.

10. Göztepe 1968-1971

Avrupa’da ilk kez yarı final oynayan ve Türkiye Kupası’nı kazanan efsane Göztepe takımı. Fuar Şehirleri Kupası’nda Marsilya, Puteşti, Belgrad ve Hamburg takımlarını eleyip yarı finale yükseldi.

İki kez gol kralı olan Fevzi Zemzem önceki yıl Galatasaray sonraki yıl ise finalde Eskişehirspor’u yenerek Türkiye Kupası’nı da kazandı. Başarının baş mimarı ise teknik direktör Adnan Süvari idi.

9. Trabzonspor 1994-1996

Şenol Güneş’in efsane takımı Abdullah, Ogün, Hami, Tolunay’ın yanı sıra Gürcü ikizler Archil ve Şota Arvaledze ile mücadele eden Trabzonspor, 1994-1995’te ligi ikinci bitiren bordo mavililer Türkiye Kupası’nı kazanırken, ertesi yıl Fenerbahçe’ye yenilen Trabzonspor şampiyonluğu rakibine bıraktı.

Takım aynı zamanda Euro 96’ya giden A Milli Takım’ın da çekirdeğini oluşturdu.

8. Galatasaray 1970-1973

Galatasaray 1970’lerin başında üç yıl üst üste lig şampiyona ambargo koyan takımın kalesinde Yasin, ilerde se Gökmen Özdenak kardeşler oynardı.

7. Fenerbahçe 1967-1970

İki Lig şampiyonluğunun yanı sıra Balkan Kupası’nı da kazanan bu takım Ogün Altıparmak, Can Bartu, Abdullah Çevrim, Ziya Şengül ve Selim Soydan ‘lı takım İngiliz Şampiyonu Manchester City’i de elemişti.

6. Galatasaray 1986-1989

14 yıllık şampiyonluk özleminden sonra Derwall – Mustafa Denizli ikilisi namağlup ikinci olduğu sezondan sonra şampiyon olan takımda Uğur Tütüneker, Prekazi, Simoviç ve sonraki yıl gelen Tanju Çolak le durdurulamayan takım Galatasaray’da Tanju 39 golle hala kırılamayan gol rekorunu kırdı ve aynı yıl Avrupa’da yılın en çok gol atan golcüsüne verilen Altın Ayakkabı ödülünü kazandı.

Rapid Wien, Neuchatel Xamax ve Monaco’yu eleyen takım unutulmaz bir başarı da elde etti ve Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale yükseldi.

5. Bursaspor 2009-2010

Türkiye Ligi’nin 5. şampiyonu Bursaspor. Ertuğrul Sağlam yönetiminde takım üç büyükleri mağlup etmeyi başardı. Son hafta Fenerbahçe’nin sahasında Trabzonspor’a puan kaybetmesiyle yeşil beyazlılar Trabzonspor’dan sonra Anadolu’dan çıkan bir diğer şampiyon oldu ve Türkiye’yi ertesi yıl Şampiyonlar Ligi’nde temsil etti.

4. Fenerbahçe 1988-1989

Todor Veselinoviç yönetiminde tam 103 golle şampiyon olan takım tartışmasız en iyi Fenerbahçe takımıydı. 93 puan toplayan takımın ileri üçlüsü Hasan, Rıdvan, Aykut 63 gol attı. Oğuz Çetin ise orta sahanın beyni idi.

3. Beşiktaş 1989-1992

Metin, Ali, Feyyaz üçlüsü ise fırtına gibi esen Beşiktaş, iki yıl üst üste şampiyon olamayan Gordon Milne’yi görevde tutan efsanevi başkan Süleyman Seba takımın üç yıl üst üste şampiyon olmasının da yolunu açtı.

Ligin en farklı galibiyeti olan 10-0’lık Adana Demirspor maçı, 48 maç yenilgisizlik serisi ve efsanevi derbi galibiyetleri ile anılan takımın en büyük başarılarından biri ise namağlup şampiyonluk rekoru.

2. Trabzonspor 1975-1981

İstanbul hegemonyasını bitiren Karadeniz fırtınası ligde henüz ikinci sezonunda şampiyon oldu ve 6 yılda tam 5 şampiyonluk aldı. Türk futboluna Anadolu devrimini yaşattı ve dördüncü büyük olarak anılmaya başlandı.

Şenol, Turgay, Necati gibi isimlerin imza attığı bir takımdı.

1. Galatasaray 1996-2000

Fatih Terim yönetiminde dört yıl peşpeşe şampiyon olan Galatasaray, 2000’de ise ilk kez bir Türk takımının UEFA Kupası’nı kaldırmasıyla tarihimizin en büyük başarısını yaşattı.

Kalede Brezilyalı Taffarel, defansta Romen Popescu, orta sahada bir diğer Rumen Hagi gibi efsane yabancılara sahip takım; Bülent, Suat, Okan, Emre, Hakan Ünsal Hakan Şükür, Arif gibi isimlerle başarıdan başarıyla koştu.

Copa Amerika Başlıyor… Türkiye, Copa Amerika’ya Katılabilir mi?

Evet, başlığı yanlış okumadınız. Son günlerde batı dünyası Türkiye’nin batıdaki yerini askeri bir satın alma hikayesi üzerinden sorgularken ülkeyi sırtlayıp Pasifik Okyanusu açıklarına demirlemekten bahsetmiyorum elbette.

Futbolda yaz mesaisi büyük liglerin bitimiyle başladı. Bir yandan transfer haberlerinin arkası kesilmezken, diğer yandan da çeşitli gençlik turnuvaları ve peşinden FIFA Kadınlar Dünya Kupası start aldı. Erkeklerde ise tüm dikkatler Avrupa Şampiyonası elemelerinin hemen ardından Latin Amerika’ya Copa Amerika için dönecek.

Güney Amerika’nın futbol konfederasyonu olan CONMEBOL’ün düzenlediği Copa Amerika, 1916’dan beri düzenlenen en eski uluslararası futbol turnuvalarından biri.

Zaman içinde 12 ya da 16 takımlı olarak oynanan turnuvanın ise çok önemli bir özelliği var. Güney Amerika kıtası futbol dünyasındaki prestiji ve yüz ölçümü ile büyük olmasına rağmen konfederasyona üye sayısı sadece 10.

Hatta Dünya Kupası Eleme Gruplarını takip edenler bilir, Güney Amerika dünyadaki en sade eleme sistemine sahip kıtadır. 10 takım deplasmanlı lig oynar ve sıralamaya göre Dünya Kupası’na katılacak ülkeler belirlenir.

Böyle olunca kıtasal bir organizasyon için bırakın elemeler oynatmayı, 12 takımlı turnuva için bile 2 takım eksiği var. CONMEBOL ise bu iki boşluğu davetli ülkelerle doldurmayı tercih ediyor. Bu iki kontenjan ise tamamen ikili ilişkilerle belirleniyor. 1993’ten beri her iki yılda bir düzenlenen her turnuvada iki takım ligdeki yerini aldı.

2016’ya kadar da iki kontenjandan biri Meksika’ya veriliyordu. Meksika, 2 kez finalist 3 kez de 3. olan en başarılı davetli takım olarak göze çarpıyor olsa 2019 ve 2020 turnuvalarında yer almayacaklar.

2019’da katılacak ülkeler Japonya ve Katar olacak. Katar 2020’de de oynayacak. 2020’ye katılacak bir diğer ülke de Avusturalya olacak.

Turnuvaya Avrupa’dan davet edilen var ama katılan takım henüz yok. 2011’de İspanya davet edilmiş olmasına rağmen futbolcuların tatil dönemi için izin vermeyen İspanyol Federasyonu daveti geri çevirdi.

Türkiye’nin Copa Amerika’ya Katkısı

Son senelerdeki davetlilerden CONMEBOL’ün de yeni pazarlara giriş arayışı içinde olduğu aşikar. Hali hazırda çok sayıda sporcunun ülkemizde oynadığı bu pazar için Türkiye kuşkusuz önemli bir pazar olacak.

FIFA Konfederasyonlar Kupası ve FIFA Dünya Kupası’ndaki performansımız hatırlanırsa kupada iyi bir iz bırakmıştık.

Hele Şenol Güneş’in geri döndüğü şu dönemde üzerine çalışılması lazım. 2021 ve 2023 turnuvaları 100. yılını kutlayacak bir TFF için de unutulmaz bir etkinlik olur.

Reklam